1975 yılında Kodak firmasında çalışan bu adam dijital kamerayı icat etti. Patronları bu buluşu gizlediler.
Fotoğrafçılığın saatler süren yavaş bir işlem gerektirdiğini ve yıllar süren ustalık gerektiren bir uğraş olduğunu düşünün. Iphone veya Samsung telefonsuz ve instagramsız bir Dünya. Ne kadar uzak gelse de 1973 yılında böyle bir Dünyada yaşıyorduk. Böyle bir zamanda Steven Sasson, genç bir mühendis, Eastman Kodak firmasında çalışmaya başladı.
İki yıl sonra ise dijital fotoğrafçılığı icat etti, ve ilk dijital kamerayı yaptı.
Sasson, 24 yaşında iken şu an tüm cep telefonlarımızın kullandığı, saniyeler içerisinde çektiğimiz resimleri Dünya’nın her yerine ulaştırmamızı sağlayan süreci icat etti. Aynı süreç tüm fotoğrafçılık endüstrisini kökünden sarsarak, profosyonel fotoğrafçıların da bir anlamda işlerini berbat etmekle birlikte Dünyamızı değiştirdi.
Herşey çok masumca başlamıştı halbuki.
Kodakta başladıktan kısa bir süre sonra Sasson’a önemsiz bir iş verdiler. Yüklü çift cihazların (CCD) herhangi bir pratik kullanımı olup olmadığını test edecekti. Bu görevi yeni işe başlayan Sasson’a başka kimseyi rahatsız etmemesi ve başlarından savmak için vermişlerdi.
Hızlıca birkaç tane CCD siparişi verdi ve bunlarla bir resmi oluşturmaya çalıştı. Ancak CCD resmi içerisinde tutamadı, elektronik oluşan sinyaller anında yokolmuştu.
Resmi saklayabilmek için sayısallaştırma adı verilen o dönemde oldukça yeni bir teknik kullanmaya karar verdi. Elektrik sinyallerini sayılara çevirecekti. Ancak bu çözüm başka bir soruna yolaçtı. RAM bellekte tutmak işine yaramadı bu nedenle verileri manyetik teybe aktarmak durumunda kaldı.
Sonuç olarak bir Süper-8 film kamerasından alınan objektif, portatif bir teyp kayıt cihazı, 16lık nikel kadmiyum piller, analog/dijital çevirici ve birkaç tane devrenin bir devre tahtası üzerinde birbirine bağlandığı bir cihaz çıktı.
Bugün çok garip görünüyor fakat düşünün ki bu cihaz ilk kişisel bilgisayarların çıkmasından bile önce yapılmıştı. Apple ilk kişisel bilgisayarını bu olaydan 1 sene sonra 666.66 dolara piyasaya sürecekti.
Kamera başlıbaşına tarihsel bir başarıdır. Ancak Sasson bu resimleri gösterebilmek için bir oynatma sistemi de icat etmek zorunda kaldı. Teypi televizyona bağlayıp çekilen resmi göstermeyi yapan.
Bu sadece bir kamera değildi, bu kağıt kullanmayan bir kamera fikrinin gösterilmesiydi. Sistemin harcadığı hiçbir kağıt maddesi yoktu.
Kamera ve çekilen resmi gösteren sistem dijital fotoğrafçılık çağının başlangıcı idi. Ancak bu sayısal devrim Kodak firmasına kolay gelmedi.
“İnsanlar hiç kimsenin resimlerini televizyondan seyretmek istemiyeceğine inanmışlardı.”
Sasson yöneticiler, pazarlamacılar, teknik ve iş geliştirme departmanları olmak üzere Kodak içerisinde birçok defa sistemini tanıttı. İnsanlar seviye seviye müdürler üst müdürlere ulaşarak bu sistemi gördüler. Portatif kamerasını konferans odasına getirip insanların resmini çekerek onlara gösteriyordu.
“Resmi çekmek 50 milisaniye sürüyordu, ancak bunu teype yazmak 23 saniye alıyordu” diye açıklıyor kendisi. “Kaseti çıkarıp asistanıma veriyordum, ve o da gösteren cihaza takıyordu. 30 saniye sonra 100 pixel x 100 pixel büyüklüğünde siyah beyaz resim ekranda oluşuyordu.
Kalite iyi olmamasına rağmen Sasson insanlara bu teknolojinin gelişeceğini ve yakın zamanda 110luk ve 135’lik filmlerle rekabete gireceğini söylüyordu. Hatta kendisi resimleri telefon hatları ile göndermeyi bile önerdi.
Karşılığında aldığı yanıtlarsa: “insanların tv ekranında resimlerini görmek istemiyeceği, fotoğrafçılık endüstrisinin 100 senedir var olduğu, ve hiç kimsenin kağıda basılmış fotoğraflardan şikayetçi olmadığı, sistemin zaten çok ucuz olduğu ve neden herhangi bir insanın tv ekranında resmini görmek isteyebileceğiydi?
Asıl direnç pazarlama ve iş geliştirme departmanlarından gelmişti. KODAK firması ABD’de fotoğrafçılık pazarında tekeldi. Fotoğrafçılığın her aşamasında para kazanıyorlardı. Çocuğunuzun doğum gününde resim istiyorsanız Kodak Instamatic alıyordunuz, Kodak film ve kodak flaş küpleri. Bu resmi işlemek için yine Kodak malzemeleri ve kimyasalları kullanan fotoğrafçıda tab ettirecektiniz.
Mükemmel bir iş modeliydi.
Kodak yöneticileri ne zaman sayısal fotoğrafçılığın rekabet edebileceğini sorduğunda Sasson dijital teknolojinin gelişimini bir kurala bağlayan Moore kanununu kullandı. 110luk renkli bir filmle rekabet için 2 milyon piksele ihtiyacı vardı. Bu yüzden 15-20 yıl gibi bir tahminde bulundu.
“Kurumsal bir şirkette insanlarla 18-20 yıl sonrası için konuşuyorsanız bu konuda çok fazla heyecanlanmalarını bekleyemezsiniz. Ancak benim bu konu üzerinde çalışmama izin verdiler. Resim sıkıştırma ve hafıza kartları yanında.”
İlk dijital kamera bu şekilde 1978 yılında patentlendi. Adı elektronik durağan kameraydı. Ancak Sasson’un bu konu hakkında konuşma ya da prototipini Kodak dışındaki herhangi birine göstermesi yasaktı.
1989 yılında Sasson ve bir meslektaşı Robert Hills dünyanın ilk modern SLR sayısal kamerasını yaptılar. Bu kamera günümüzdeki profosyonel modellerle aynı şekilde çalışır. 1.2 megapiksel algılayıcısı vardı, resim sıkıştırma ve hafıza kartı kullanıyordu.
1989 yılında yapılan bu kameraya, 14 Mayıs 1991 tarihinde patent alındı. Ancak Sasson’un bu kameranın satılabileceğini önermesine rağmen Kodak pazarlama departmanı konuyla hiç ilgilenmedi. Çünkü böyle bir kameranın piyasaya çıkması firmanın film satışlarını bitirirdi.
Bu patent 2007 yılında patentin süresi dolana kadar Kodak firmasına milyarlarca dolar kazandırdı. Sasson’a düşen bu paradan kocaman bir hiç oldu.
Bugün, Sasson’un 1975’de yaptığı ilk dijital kamera Smithsonian Ulusal Amerikan Tarihi müzesinde sergileniyor.
Başkan Obama da 2009’da Beyaz Saray’daki bir törende bay Sasson’a Ulusal Teknoloji ve İnnovasyon madalyası verdi.
Bu tarihten 3 yıl sonra ise Eastman Kodak şirketi iflasını istedi.