Bilim adamlarının çalışması: Çevremizdeki her şeyi aklımızla biz yaratıyoruz.
Bir grup bilim adamı evrenimizin dev bir projeksiyon olduğu yönünde bugüne kadarki en net kanıtları buldu.
Sicim teorisi: Evreni oluşturan şey çok küçük olan ve 10 boyutlu nesneler olan minik iplikçiklerin titreşmesi.
Bu sicimler o kadar küçük ki, eğer ortalama bir ağaç büyüklüğünde olsalardı, bir atomun çekirdeği samanyolu galaksisinin büyüklüğünde olmalıydı.
Bu boyutları algılamak, düşünmek ve anlamak gerçekten de çok zorluyor. Ancak bilmemiz gereken sicim teorisi ile (henüz kanıtlanamamış olsa da) matematiksel olarak kuantum fiziği ve yerçekimi dahil olmak üzere evrenimiz açıklanabiliyor.
Japonya’daki Ibaraki Üniversitesinden Yoshifumi Hyakutake ve arkadaşlarının çalışması ispat etmese de bu teorinin doğru olduğuna dair gerçekten güçlü kanıtlar ortaya koyuyor.
Yayınladıkları birinci makalede bu ekip kara deliklerin iç enerjilerini hesaplıyor. İkincisinde ise kara deliğin bu iç enerjisini yerçekimi olmayan ve sadece sicimlerin titreştiği kozmozda hesaplıyor. Bu iki hesaplama birbirini doğruluyor.
Bu yeni fiziğin temel sonucu ise gözlemcinin gerçeği oluşturduğunu doğruluyor. Gözlemciler olarak biz kendi gerçekliğimizi kişisel olarak oluşturuyoruz. Fizikçiler bu yeni bilgi akışının mekanik olmayan bir gerçekliği doğruladığını düşünüyorlar. Şöyle ki, içinde bulunduğumuz evren dev bir makinadan ziyade dev bir düşünce. Akıl; maddeyle rastgele karşılaşan bir şey değil, bunun yerine maddeyi yaratan ve yöneten bir şey.
Sonuç: Her zaman olumlu olun, gerçekleri düşüncenizle yaratıyorsunuz. En azından bir deneyin.
Sonuç 2: Bir akıllıya 40 kişi deli derse deli olur sözü doğruymuş. Ama deli demeleri değil, deli olduğunu düşünmeleri.
Soru: İnsanların üzerinde uzlaştığı düşünceler gerçeklik olarak karşımıza çıkıyor. Eğer duvarların içinden geçebildiğimizi düşünseydik ve inansaydık, duvarların katı olduğu ve çarpacağımız gerçeği daha bebekken beynimize kazınmasaydı, ve hiçkimseye bu öğretilmeseydi bunu yapabilir miydik?
Çıkarım: Bir suçlunun yakalanmamasının gerçek nedeni bu kişinin gerçekte suç işlemediğine kendisini inandırması ve kendi evreninde belki de doğru yaptığını düşünmesi midir? Yakalama ve yargılama süreci bir anlamda bu kişiye yanlış olduğunu ve kendisini suç işlediğine ve bir cezayı hakettiğine inandırma süreci olabilir mi? Belki de bu nedenle tarihi kazananlar yazıyor. Adolf Hitler 2. Dünya savaşını kazanmış olsaydı kendi açısından gerçekleri gösterecek ve biz bunları böyle biliyor olacaktık.
Acaba tamamen bambaşka bir şekilde nesnelere, ilişkilere ve hayata yaklaşmak mümkün olabilir miydi acaba diye düşünüyor insan ister istemez.