Menu

Yeryüzündeki en iyi uzun mesafe koşucusu hangi canlıdır? At? Köpek? Çita?

İnsanlar tüysüz, pençesiz ve genelde silahsız ter ve amansız koşu yeteneklerini kullanarak daha hızlı, güçlü ve genelde daha tehlikeli hayvanlar karşısında üstünlük kurabildiler, Harvard Üniversitesinde Antropoloji profesörü Daniel Lieberman’a göre.

Lieberman insanoğlu’nun istekli olarak 42 kmlik maratonlar gibi alışılmadık derecede uzun mesafeler koştuğuna dikkat çekti.
marathon-646
Konuşma Harvard Doğa Tarihi Müzesindeki “İnsanlar neden koşar: Maraton koşusunun biyolojisi ve evrimi” konulu konuşmada.

Her yıl bir milyondan fazla insan maratonlarda koşuyor. Mükemmel koşucular kabul edilen birçok hayvan ki – antiloplar, çitalar gibi – hız için yapılmışlardır, dayanıklılık için değil. Doğadaki en iyi uzun mesafe koşucuları olan köpekler ve atlar ancak zorla aynı mesafeleri koşabilirler ve elimizde kanıtlar var ki insanlar bunda çok daha iyiler diye ekledi Lieberman.
kasimtani3-610x427
“İnsanlar çok kötü atletler eğer güç ve sürati düşünürseniz, fakat bizler yavaş ve tempolu harekette birer fenomeniz. Biz hayvan krallığının tosbağalarıyız diye ekledi Lieberman.

Bu kanıt bilim çevrelerinde uzun ve sıkı bir şekilde tutulan bir inanç olan insanların hayvan krallığındaki en zayıf mahluklardan olduğu, ve eğer büyük beyinlerimiz ve gelişmiş silahlarımız olmasa sadece meyve ve sebze yemeye mahkum olacağımızı, ve yırtıcılar tarafından her an yutulmaya mahkum olduğumuz inancını yok ediyor.

Lieberman’a göre bu teorideki problem şu. 2.6 milyon yıl önce et yemeye başladık, bu dönem ok, ve yay gibi gelişmiş silahları geliştirdiğimiz 50000 yıl öncesindeki zamandan bir hayli önce.

Spesifik olarak bacaklarımızdaki büyük lastikler gibi olan uzun ve yaylı tendonlarımız enerjiyi depolayıp her koşar adımda bırakır, ve bu bir sonraki adım için gereken enerji miktarını azaltır. Ayrıca vücudumuzda vücudumuzun koşarken dengesini sağlayan birçok başka adaptasyon da mevcuttur. Mesela koşarken kolumuzu ağırlığı dengelemede kullanırız, yada büyük kalça kaslarımız vücudumuzu dik tutmaya yarar, boynumuzdaki bir elastik legament kafamızı dik tutmaya yarar.

Hatta insan beli diğer primatlara göre daha incedir ki bu da vücudumuzun üst kısmını çevirerek her ayağımızın hareketinde vücudu dengeler.

İnsanlar koşmaya başladıktan sonra daha hızlı koşmak için çok daha az ekstra enerjiye ihtiyaçları vardır. Bunun yanında diğer hayvanlar hızlandıkça çok daha fazla enerji tüketirler. Özellikle tırıs giderken dörtnala koşmaya başladıkları zaman. Dörtnalı birçok hayvan uzun mesafeler sürdüremez.
Friesen-stallion-gallop-in-sunset_1250476930
Bunun yanında insanlarda uzun mesafe koşularında oluşan ısıyı elimine etmek için birçok başka adaptasyon da mevcuttur. Tüysüz oluşumuz, terleyebilmemiz, ağzımızdan da nefes alabilmemiz ki bu daha büyük nefesler almamızı sağladığı gibi ısıyı atmamızı da sağlar. Lieberman’a göre “Biz başka hiçbir hayvanın koşamayacağı ortamlarda koşabiliriz.”

Hayvanlar hızlı soluma ile aşırı ısıyı atmaya çalışsa da, dörtnala koşarken hızlı soluma yapamazlar. Bu demek oluyor ki atalarımızın bir avı yakalamak için yapması gereken sadece onu sürekli dörtnal koşmaya zorlayacak kadar minimum bir hızda uzun süreli koşmaktı.
Oil_Painting_A_Black_Gallop_Horse
Tüm bu adaptasyonlar, günün en sıcak zamanı, hayvanların dinlenmeyi tercih ettiği saatlerde hayvanları amansızca takip etmemizi sağladı. İnsanlar büyük ihtimalle sebat göstererek avcılık yaptılar, hayvanı günün sıcağında takip edip dinlenmeye çalıştığında rahatsız ederek, kelimenin tam anlamıyla hayvanı aşırı ısınmaya zorlayıp yere düşürerek avladılar.

Hayvanların büyük çoğunluğu 10 yada 15 km sonra hipertermi – insanlardaki sıcak çarpması – geliştirir.

Özetle uzun lafın kısası, Dünyamızdaki bilinen en zeki canlı olmanın yanında, Dünya üzerindeki en iyi uzun mesafe koşucusu da insanoğludur.

Günümüzde bu yöntem Avustralya yerlilerinden aborijinler tarafından kullanılmaktadır. Çok düşük bir teknoloji gerektirir, yüksek başarı oranı vardır ve çok miktarda et getirir.

Kaynak 1: New York Times
Kaynak 2: Discover Dergisi
Kaynak 3: Nature Dergisi

Yorumlar

yorum

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *