Moğollar hakkında 12 sıradışı ve şaşırtıcı bilgi
Moğolistan bir devlet olarak günümüzde hala var olsa da orada yaşayan moğollar tarih kitaplarının hatırladığı Moğollar değil. Halbuki ataları at sırtında, yağmalayıp işgal ederek, o devirdeki Vikinglerin bile sadece hayal edebileceği bir güçle ve gaddarlıkla nam salarak devasa bir toprak parçasını ele geçirmişlerdi. Eski zaman Moğolları kesinlikle korku salan savaşçılardı, ancak bununla kalmayarak sürpriz bir şekilde ileri ve kültürlü insanlardı.
- Moğol Kadını
Tarihçiler Moğol erkeklerini korku salan ve güçlü savaşçılar olarak tanıtır, ve kadınlarını biraz yok sayar. Bizce bu biraz adaletsizdir çünkü Moğol uygarlığında genelde hemen her işi kadınlar karar yönetirdi. Erkekleri Moğol savaşçısı olmakla meşgulken kadınlar ekonomiyi sürdürür ve Şaman dinindeki en yüksek pozisyonlarda bulunurlardı. Bu Moğol kadınlarını Avrupa’daki hemcinslerinin hayal edemeyecekleri noktalara taşımıştır. Kadınlar sadece ticareti ve dini idare etmekle kalmamıştır, Moğolların birçok kadın yöneticileri de olmuştur. Cengiz Han’ın ölümünden sonra kızları ve gelinleri bir dizi güç mücadelesinden sonra İmparatorluğu ve belli kısımlarını yönetmişlerdir (çalkantılı bir dönemde). Bunlardan bir tanesi Manduhay adındaki Moğol kraliçesidir. Kendisi taktik kapasitesi olan yetenekli de bir savaşçıdır. O da Cengiz Han gibi Moğol krallıklarını birleştirmek için savaşmış ve bir dizi savaşta düşmanlarına yenilgi üzerine yenilgi tattırmıştır. Otuzlu yaşlarında iken 17 yaşında bir prensle evlenerek 8 de çocuk doğurmuştur onca savaşların arasındayken bir de. - Posta Sistemi
Moğollar doğal olarak göçebeydiler bu nedenle liderleri ve onların komutanları arasındaki iletişim sistemi hem çok önemli hem de çok zordu. Bu problemi Yam adı verilen (Örtöö) çok mükemmel bir posta sistemi icat ederek çözmüşlerdir. Marco Polo’yu da içeren birçok ziyaretçi bu sistemin büyüklüğü ve güvenilirliği karşısında hayrete düşmüştür.
Sistem dev bir posta istasyon ağı ve bu işe adanmış postacılardan oluşuyordu. Casusluk raporları, önemli haberler ve diğer bilgiler bir istasyondan diğerine akıyordu. İstasyonlar 24-64 km aralıklıydı ve sürekli çalışanları vardı. Bir tarihte sadece Çin içerisinde 1400 tane böyle istasyon bulunuyordu ve postacılar için 50000 at hazır tutulmaktaydı. - Çocukları
Moğollarda çocuklara ata binmeyi öğretmek annelerin sorumluluğuydu ve üç yaşındayken buna başlanırdı. Önce çocuk ata bağlanır ve at hızlı şekilde koşturulurdu. Bundan bir iki yıl sonra da Moğol çocuklarına yay ve ok verilir ve ömür boyu sürecek avcılık ve savaşçılık hayatı başlamış olurdu. Moğollar seferler sırasında at sırtında uyuyabilir uzun mesafeleri dinlenmeden alabilirlerdi. - Orduları
Moğol dilinde asker kelimesinin karşılığı yoktur. Çünkü tüm Moğol toplumu çatışma esasına göre kurulmuştur. Kabilenin her üyesi savaşta bir görev üstlenir, ve seferberlik sırasında devasa bir mekanizmanın dişlileri gibi uyumlu bir şekilde hareket ederlerdi.
Komutanlar tüm askerlerin hazırlığından sorumlu tutulur ve gerekirse gece gündüz askerlerini kontrol eder ve savaşta kullanılacak iğne ve ipliğe kadar tüm malzemelerinin tamam olmasını sağlarlardı. Askerler zırhlarının altından ipek gömlek giymek zorundaydı. Bunu şekil olsun diye değil okla yaralandıklarında ipeğin gücü ve dayanıklılığı ile yaralarının derin olmaması için yaparlardı.
Savaş veya av sırasında günlerce aç ve susuz kaldıkları olurdu, Marko Polo bu durumda atlarının boynunu delerek kanını içtiklerini böylece susuzluklarını giderdiklerini yazmıştır.
Ordularında ise ordu askerlere maaş vermez, askerler üstlerine yağmadan pay verirdi. - Taktikleri
Moğollar çok verimli ve korkutucu savaş taktisyenleridir, ve bu yeteneklerini çok savaşarak geliştirmişlerdir. Büyük İskender ya da Anibal gibi tarihi komutanlar Moğolların başarılarıyla karşılaştırıldığında daha az etkileyici hale gelir. Moğollar genelde şok taktiklerini kullanırdı. Sahte geri çekilmeler, sürpriz saldırılar, psikolojik savaş, ve hatta rehine alma ve insan kalkanlar kullanmak Moğolların klasik manevraları arasındaydı. Önce düşmana zırh delici oklar atarak savaşı başlatırlar ardından da ölümcül atlı saldırısıyla onları yok ederlerdi. Bazen de düşman, yalandan kaçmakta olan zayıf Moğol güçleri tarafından gizli okçuların olduğu bölgeye çekilir, ve burada imha edilirdi. Büyük hedeflere saldırırken (büyük şehirler gibi), çok uzun mesafeye yayılırlar ve iletişim için mesaj sistemlerinin gücünü kullanırlardı. Ayrıca kuşatma teknolojisinde uzman, ve kendilerine boyun eğmeyenlere karşı ise çok acımasızdılar. Bu taktiksel özellikler kendilerini o dönemin bir numaralı savaşçı gücü yapmıştır.
Tarih boyunca Rusya’yı kışın işgal edebilen tek ordu Moğol ordusudur. - İpek Yolu
Cengiz Han’ın en acımasız olduğu işlerinden bir tanesi de Asya ve Avrupa arasındaki ana ticaret yolu olan İpek Yolunu fethidir. Bu uzun yıllar boyunca en büyük gelir kaynaklarından biri olmuştur. Devasa ordusuyla tüm 6500 km yolu ele geçirebileceğini anladığında ikinci bir taktik edinmiş ve yol boyunca bulduğu tüm Arap ve Türk yerleşim yerlerini geride sadece yıkıntılar kalacak şekilde yoketmiştir. Bu çok uzun zaman almış ve tamamlandığını göremeden ölmüştür. Ancak Moğollar tüm yolu ele geçirince bu yola tutunmuşlar ve 14. ve 15. yüzyıl boyunca bu yolu ellerinden bırakmamışlardır.
Sürpriz olan şey Moğolların bu yolu durdurmamaları, ticaret adamlarına iyi davranmaları ve Akdeniz ile Çin arasındaki ticareti desteklemeleri olmuştur. Bununla beraber Moğollar zamanında bu ipek yolundan geçmek ucuz değildi. Bazı ücret ve vergiler sayesinde tüccarlar tarafından kazanılan paranın bir kısmı Moğolların ceplerine gitmiştir. - Moğol Barışı
Bazen insanlar yeterince iyi savaştıktan sonra sonuç barış olur. Moğol barışı ise 13 ve 14. yüzyıllardaki Moğol istilalarının sonucunda yakalanan barış ve refah dönemidir. Bu noktada Moğollar güçlerinin doruk noktasındaydı. İmparatorlukları 15 milyon kilometrekareye genişlemiş ve 100 milyon kişiyi kapsıyordu. Karşılaştırmak için Türkiye 0.78 daha büyük bir ülke olan ABD ise 9.83 milyon kilometrekaredir. Bu devasa topraklar verimli bir iletişim sistemi olan ve ticareti destekleyen tek bir hükümetin kontrolüne girdiğinde İmparatorluk refaha ermiş ve herkes mutlu olmuştur. Korkulu Moğollar gerçekte tarihteki en huzurlu ve barış dolu dönemi yaratmışlardır. - Altın Orda
Cengiz Han’ın torunu Batu Han tarafından 1251 yılında kurulan Altın Orda, en güçlü Moğol imparatorluklarındandır. İsim olarak çadırda yaşayan vahşiler gibi bir intiba verse de aslında çok güçlü ve altyapısı çok kuvvetli, taş şehirlerde yaşayan ve başkenti Saray-Batu olan bir imparatorluktur. Altın Orda’nın diğer kültürler üzerinde çok devasa etkisi olmuştur. Modern Rusya, Ukrayna, Kazakistan, Moldova, ve Kafkasları içeren bu İmparatorluk, Rusları korkutmuş ve onların karanlık çağda kalmalarına neden olmuştur. Müslümanlar ise daha şanslıydı, Şaman olan Moğollar en sonunda müslümanlığı kabul ederek bu dine geçmişlerdir. - Silahlar
Kalpleri göçebe olan Moğollar savaşabildikleri her durumda at üstünü tercih etmişlerdir. Atların kendi etkileyici gücünü tanımışlar ve onları da birer silahmış gibi düşünmüşlerdir. Birçok Moğol silahı at üstünde kullanmak için geliştirilmiştir. Kılıçları eğimli ve inceydi, at üstünde ve ayakta kullanımı kolaydı. Mızrak, gürz ve bıçaklar da sıkça kullanılmıştır. Bazı Moğollar barutu patlayıcı ve el bombaları yapmak için kullanmıştır. En sık kullandıkları uzun mesafe silahları ise kompozit yaydır, küçük ve sağlam bu silah İngiliz uzun yayına kıyasla iki kat mesafeye ok atabiliyordu. Duruma göre çeşitli tipte oklar kullanmışlardır. Bazıları delme amaçlı, bazıları ise demir uçluydu ve daha uzun mesafeye gidebiliyordu. Hatta çeşitli alengirli okları da mevcuttu. Bunlardan en popüler olanı ıslık çalan oklarıydı. İçerisi boş olan bu ok oldukça gürültülü bir ıslık çalarak hedefine varıyor ve düşmanı korkutuyordu. Aynı zamanda uyarı vermeye de yarıyordu. Moğollar devasa topluluklarda bağırdıklarında duymak çok güçtü, bu nedenle komutanlar bu okları kullanarak ordularına komut verirlerdi. Alevli okları ve korkutucu amaçlı tuzaklı okları vardı. Tuzaklı okları feci yaralara neden olur savaş alanında düşmanın yana yakıla koşarak bağırmasına neden olurdu. Moğol çağında sonraki devre kadar zırh kullanılmamıştır. Diğer orduların kullandığı zincirden örülmüş elbiseler yerine Moğollar hafif deri elbiseleri tercih etmişler, bu deriyi de at derisini idrarda bekleterek yapmışlardır. Kendilerine giydirdikleri gibi atlarına da zırh giydirmişlerdir. - Tolerans
Moğollar devasa bir imparatorluğu ele geçirebilmek için ele geçirdikleri insanların alışkanlıklarını kabul etmişlerdir. Yeni tebaalarının dinlerini ve önemli kültürel alışkanlıklarını devam etmesine göz yummuşlar, ve rahiplere vergi indirimi gibi bazı durumlarda desteklemişlerdir. Moğolların din konusunda oldukça gevşek ve açık fikirli yaklaşımı ele geçirdikleri insanları mutlu olarak kendilerine bağlı tutmada oldukça kolaylık sağlamıştır. - Tatarlar
Moğollara korkuttukları insanlar çoğu zaman Tatarlar derlerdi. Bu aslında Moğolların kendilerine verdikleri Tata isminden gelmektedir. Bunu öğrenince insanlar bu kelimenin Tartarus, Roma mitolojisinde cehennem, kelimesine olan benzerliğinden de esinlenerek Moğollara cehennemden gelen şeytanlar anlamında “Tartarus’dan gelen insanlar” demişlerdir.
Tatar ismi halen kullanılmaktadır, ancak artık pek tehditkar bir kelime sayılmaz. Tatar günümüzde etnik olarak Rusya, Kazakistan ve Sibirya’da yaşayan Türk kökenli insanlara denilmektedir. - Subutay
Subutai, ya da diğer ismiyle Subedei, Cengiz Han’ın Moğol İmparatorluğunu oluşturmasının en büyük nedenlerinden birisidir. Cengiz Han’ın “Dört Savaş Köpeği”‘nden biri olan Subutay Moğolların şef stratejistiydi. Tarihteki en parlak askeri taktisyenlerden, ve en yetenekli generallerden biri olarak kabul edilen Subutay, kuşatma silahlarının ve askeri haberalmanın öncülüğünü yapmıştır. Kendisiyle karşılaşmadan önce düşmanının kullandığı taktikleri bulmuş ve bunlara karşı saldırılar geliştirmiştir. Mühendisler, ve akil insanlarla sürekli görüşerek kendisine yeni şeyler öğretmiş, en sonunda bir askeri bilgi kasırgasına dönüşerek tamamen durdurulamaz hale gelmiştir. Cengiz Han Çin’i işgali sırasında öldüğünde oğlu Ogeday onun yerine geçtiğinde Subutay ona hizmet etmeye devam etmiş, birlikte Subutay ve Ogeday dikkatlerini Avrupa’ya çevirmişlerdir. Birkaç orduyu yendikten sonra merkez Avrupa’ya yoğunlaştıklarında Ogeday 1241’de ölmüştür.
Avrupa’daki insanların en büyük şansı, yerine geçen Guyuk Han’ın Subutay’ı Avrupa cephesinden çekerek politik nedenlerle Çin’e göndermesi olmuştur. Subutay 70 yaşında iken bu emre itaat etmiş ve bir sene Çin’de savaştıktan sonra evine dönerek yaşlılıktan ölmüştür.